Geldi...
Saatler Türkiye saatiyle 21:48'i gösteriyordu. Salonda Galatasaray oyuncularının Mançester'e karşı döktüğü ter damlaları ev sakinlerini gererken ben odamda sakin sakin oturuyordum. Beklemiyordum gelmesini, geldi...
Kapı çaldı, açmaya gittim, buyrun dedim, ben geldim dedi.
Tanıdık bir siması vardı epeydir görmediğim, unutmaya yüz tuttuğum hatta. Blog yazasım adlı eski dosttu bu
Buyur dedim, gel içeri, geldi...
Evet, blog yazasım geldi ama ne yazacağımı bilmiyordum.
Oturduk beraber klavyenin başına, dedim eee blog yazasım, ne yazam?
Ne bileyim olum dedi.
Dedim ilham'ı da alıp geleydin ya olum ondan güzel fikirler çıkıyo.
Yok, dedi. O küsmüş sana. Gelip gidiyormuş yakın zamana dek, dediklerini yapmıyormuşsun hiç.
Lan...
Olum, vakit mi var sınav falan filan, demeye kalmadı kesti sözümü.
La get! Beni mi kandırıcan camış gibi yatıyosun evde dedi sözünü esirgemeyen blog yazasım.
Eee dedim söyle bari yazak bişiyler, canım skıldı mna koyim.
Dedi ne hissediyosan, ne düşünüyosan yaz olum.
İyi, dedim.
Blog yazasım geldi onu yazayım bari...
Sanırım can sıkıntısından kafayı sıyırıyorum.
Sigara izmaritlerinden masama "Help Me" yazdıydım, belki biri görür diye, onu da kedi dağıtmış.
Gideyim de mençıstırı izleyeyim bakayım.
Sahi bi Veyn Runi vardı o nooldu?